Büyük çoğunlukla okçu süvarilerden kurulu olan Türk savaş birlikleri, at sayesinde sağlanan sürat vasıtasıyla, ağır hareketli ve sıkı saflar halinde kütle muharebesi yapan yabancı ordular karşısında üstünlük sağlıyorlardı. Kendi taktiklerini uygulamak için ordularını daima hücum esasına göre düzenleyen ve eğiten Türkler’in savaşında en belirgin özellik, düşman cephesinde şaşkınlık yaratan “baskın” şeklindeki hücumlardır.Türk orduları, savaşlar sırasında taktiklerini iki aşamada gerçekleştiriyorlardı: Sahte ric’at (geri çekilme, kaçma) ve pusu. Yani, kaçıyor gibi geri çekilerek, düşmanı çembere almak üzere, pusu kurulan bölgeye kadar çekmek.Bu savaş usulüne, Türk yurdunun eski adından dolayı “Turan Taktiği” denilmiştir. Bu taktikle kazanılan ve dünya harp tarihinde yerini alan savaşlar arasında 1071 Malazgirt, 1396 Niğbolu, 1526 Mohaç ve 30 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi örnek gösterilebilir.
Savaşılacak yerin arazi yapısı bu taktiğin uygulanmasında birinci derecede etkilidir. İki tarafı uygun yükseltideki tepelerle sarılı bir ovada genellikle savaş kabul edilir. Düşmanın karşısında merkez, sağ ve sol kuvvetleri olarak yer alan Türk kuvvetlerinin, merkez ve merkeze yakın kanatları düşmanın saldırısı karşısında, sanki bozulmuş da geri çekiliyormuş hissi vererek çekilmeye
başlar. Bu arada, sağ ve sol kanatlardaki askerî birlikler yavaş yavaş ilerleyerek savaş alanının iki yanında yer alan tepeciklerin gerisine sarkar ve buralarda pusular kurar. Geri çekilmekte olan Türk birlikleri düşman kuvvetlerinin gerektiği kadar üzerlerine geldiği kanaatine vardığında aniden geri dönerler ve şiddetli bir savaşa tutuşurlar. Bu arada savaş alanının iki tarafındaki
tepecikler ardında pusu kuran askerler de düşmanı yanlardan ve arkadan çembere alırlar. Panik halindeki düşman kuvvetleri için artık yapılacak tek şey, ya ölmek ya da teslim olmaktır.

Son Düzenleme: 19-02-2020, 19:13, Düzenleyen: ITenGriTR.